Suriye’de Türkiye’nin mi İstediği Oldu Amerika’nın mı?

Suriye'de Esad'ın devrilmesinden sonra gelişen olaylar ve bu olayların kimin isteğine kimin çıkarına uygun olduğu son zamanlar tartışma konusu.

Suriye'de Türkiye'nin mi İstediği Oldu Amerika'nın mı?

Bugün gelinen noktada danışıklı bir dövüşün olduğu aşikar bir durum. İsrail işin içinde, Türkiye işin içinde, ABD işin içinde fakat İngilizler perdenin arka tarafında. HTŞ’yi oluşturan karakterler 2015 yılında daha El-Nusra cephesinde iken İngiliz istihbaratı ile görüşüyorlardı. Ben daha o zamanlarda asıl meselenin Esad’ın çevresindeki adamlarda olduğunu söylemiştim. Esad çevresine çok güvendiği Arapları alsın demiştim ama yapmadı. İngiliz istihbaratı Esad’ı dört duvara aldı. İsrail şuan Suriye’nin neredeyse bütün alt yapısını yok etti. Silah depolarını, fabrikalarını, hastanelerini, radar sistemlerini… Şimdi Suriye’nin yeniden inşası için 400 milyar dolar lazım diyolar. O para yetmez bir ülkeyi sıfırdan kalkındırmak için. Tabi bu durumda HTŞ’ye diyecekler ki siz ülkenizin kaynaklarını bize tahsis edin, bu kaynakların karşılığında size Suriye’yi yeniden inşa edelim. Bizimkilere de ufak tefek ihaleler, taşeronluklar vereceklerdir. Bizimkiler kabadayılık yapıyor ama Türkiye adına yapmıyorlar, Amerika adına kabadayılık yapıyorlar.

İbrahim Kalın’ın hemen ardından Hakan Fidan Şam’a gitti. Eski kod adı Colani olan gerçek adı Ahmet eş Şara olan adamla bir basın toplantısı yaptı. Fidan bu basın toplantısında Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliği konusunda hiçbir tereddüt yok asla da olamaz, PKK/YPG’ye Suriye’de yer yoktur dedi. Yine açıklamanın devamında Fidan, Suriye halkının PKK ile mücadele konusunda çok kararlı olduğunu gördüm, PKK/YPG kendisini feshetmelidir diyor. Ek olarak da ”Yeni Suriye’de daha fazla kaos, kan ve dram olmadan PKK/YGP’nin de önümüzdeki süreçte Suriye’nin ulusal bütünlüğünü tehdit etmeyen bir noktaya gelmesi gerekir.” diyor. Bundan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan’da en son ki Bakanlar Kurulu toplantısında, ”PKK ve uzantıları ya kendilerini tasfiye edecekeler ya da tasfiye edilecekler.” dedi. Her şey çok güzel açıklamalar on numara. Ama silahlı bir terör örgütüne silah nasıl bıraktırılır buna odaklanmak gerekir. Dünyada silah bırakan bir çok terör örgütü örneği var. Avrupa’da, Asya’da, Kolombiya’da silah bırakan bir çok terör örgütü yakından inceledim. Bunlar silahı bırakırlar ama bunlara silahı kim vermişse onlardan talimat gelince silahı bırakırlar. Ya da çok önemli bir teklifte bulunursunuz öyle bırakırlar. Latin Amerika’daki silahlı örgütlenmeler köylülerin topraklarını feodal baskılara karşı korumak için silahlanmış birimlerdir. Onların PKK gibi ayrılıkçı talepleri yoktur. Sadece elimizdeki topraklarımızı almayın diyorlar. Onlarla masaya oturmak daha kolaydır. İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu IRA ile masaya oturuldu. Ama Amerika talimat verdiği için oturuldu. Neden? Çünkü İngiltere Amerika’ya kayıtsız şartsız destek verdi Irak konusunda. Diğer bir örnek Bask bölgesindeki ETA. Bunlar da silah bıraktı çünkü Avrupa Birliği baskı yaptı devreye girdi. Bu ETA denilen örgüt yaptıkları bir çok eylemden sonra dağları bırakıp Fransa’ya kaçtı. Avrupa Birliği Fransa’ya baskı yaptı, hayırdır sen ne yapıyorsun bunlar burda duramaz dedi. Fransa da bu ETA’ya ülkemi terk et dedi. ETA ise ben İspanyolca konuşulan yere gitmem dedi. Latin Amerika’da İspanyolca konuşulmayan tek yer var Brezilya, onlar da oraya sığındı. ETA’nın siyasi kanadını da hapse attılar. Hapse atılma nedenleri de terörü kınamamalarıdır. Şimdi dönelim tekrar Hakan Fidan’a. Fidan diyor ki bunlar silah bırakacak. E güzel tamam da bunlara bu silahı veren giydiren kuşandıran Amerika ne diyor? Amerika da diyor ki benden habersiz PKK/YPG bırak silah bırakmayı kuş vuramaz. Hakan Fidan ve Erdoğan’ın stratejisi ”Büyük devletlere eklemlenirsem bunların elde ettiği paylardan ben de pay alırım.” düşüncesidir. Hiç kimse alınmasın gücenmesin. Sen Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanayım diyorsun ama oradakileri silahlandırıyorsun bu nasıl iş? Tayyip Erdoğan Esad ile görüşeyim dedi fakat Esad’ın yanındakiler buna müsade etmedi. Çünkü yanında İngiliz istihbaratı vardı. Esad’ı yüzüstü bıraktılar. Lübnan’da da Hizbullah yüzüstü bırakıldı. Hizbullahı orada boğmaya fırsat kolluyorlar. Bu noktada da İsrail hemen alel acele alacağı yerleri aldı.

Amerika’nın yıllardan beri istediği en önemli şeylerden biri, İran’dan çıkan boru hattının kendi istediği şekilde geçmesi. Bu boru hattına Esad 2006’dan beri izin vermiyordu. Esad’ın izin vermemesi Rusya’nın çok işine geldi. İran Esad’a dedi ki benden geçen boru hattını Akdeniz’e çıkaralım, Akdeniz’den de dünyaya satalım. Amerika bölgeyi yapılandırmaya çok hevesli. Bu coğrafyanın kaynaklarını oranın insanına bırakamayız diyor. Bu istediği doğrultusunda da Amerika orada bir garnizon kuracak. Türkiye’nin ortaya attığı Suriye’nin toprak bütünlüğü korunacaktır lafına ters bir durum bu. Ama sinsi Amerika buna da bir kılıf uyduracaktır. Burada Suriye’nin toprak bütünlüğü korunur, Kuzey Irak gibi bir otonom bölge kurdurtulur, kimseyi de oraya sokmazsın toprak bütünlüğünü korursun. Oranın yönetimi de der ki Türkiye bizim kardeşimizdir, Türkiye’den bir talebimiz yoktur. Ondan sonra da bizim hükümet de der ki bakın görüyorsunuz tam bizim istediğimiz oldu. Bakın bu toprak bütünlüğü vurgusu çok önemli bir vurgu değil. Bunu sadece biz değil Amerika da yapıyor İngiltere de yapıyor. Esas odaklanılması gereken Suriye’de yapılacak olan yeni anayasadır. Suriye’nin yeni anayasası üniter değil de federatif bir anayasa olursa o zaman görün toprak bütünlüğü diye bir şey kalır mı ortada. Teorikte Lübnan’da da toprak bütünlüğü var fakat dinsel gruplara göre temsil hakkı denen bir kavram ile Lübnan’ın adı var kendi yok şuanda.

Dönelim tekrar İbrahim Kalın’ın Şam ziyaretine. HTŞ lideri Ahmet Şara İbrahim Kalın ile aynı arabada ve arabayı Ahmet Şara sürüyor. Bizimkiler hemen bakın İbrahim Kalın’ın şoförlüğünü yapıyor diye algı yapmaya başladı. Ama asıl mesajı göremediler. Bu Ahmet Şara direksiyon bende demek istedi orada. Yani direksiyonun onda olması İngiliz istihbaratında olması demek. Bunun anlamı budur. Esad’ın başını yakan istihbarat birimlerinin tamamı Ahmet Şara’nın arkasında şuan. Bir de ne diyorlar geçici hükümetin bakanlarından biri Türkçe biliyor Türkiye’de okumuş. Bu gurur duyulacak bir şey mi? Türkiye her türlü istihbarat birimlerinin stajyerlerinin stajını yaptığı bir ülkedir. Kimsenin burada okul okuması Türkçe bilmesi bizim çıkarımıza olan bir şey değildir. Bu konuda benim diyeceğim İbrahim Kalın’ı burada fena oyuna düşürdüler. İbrahim Kalın’ın işini bitirdiler. Bir istihbarat servisinin başı, daha henüz terör örgütü listesinden çıkmayan bir adamın arabasına binip camiye gidemez. Diyeceksiniz ki istihbarat birimleri terör örgütleriyle görüşmez mi? Görüşür fakat gizli görüşür, orta yerde gel bi’kahve içelim demez.

Özetle AKP hükümeti bu plana bir şey karşılığında dahil oldu ve biz doğru taraftayız diyor. Suriye’de Amerika’nın mı istediği oldu Türkiye’nin mi? Bu soruyu akıllıca düşünen herkes doğru cevaba ulaşacaktır.

ETİKETLER
Haberi paylaş
Kaleme alan:Barış Demir
Barış Demir, mafya ve yeraltı dünyası hakkındaki köşe yazılarını ciddiyet.com.tr haber sitesinde okurlarla paylaşıyor.
Yorum yap

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir